ÇOCUKLARDA OBEZİTE: ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI

Obezite ve obezitenin yarattığı sorunlar son yıllarda çocuklarda en önemli sağlık problemlerinden biri olmuştur. Çocuk Endokrin polikliniklerindeki hastaların önemli bir bölümünü obez çocuklar oluşturmaktadır. Son yıllarda obez çocuk sıklığına her yıl %1’lik bir dilim daha eklenmektedir. Obezite ile ilişkili önceden daha sıklıkla erişkinlerde görülen tip 2 diyabet ve metabolik sendrom gibi durumları artık çocuklarda da sık görmekteyiz.
Çocuklarda obezite endojen veya eksojen olabilmektedir. Endojen veya ikincil obezite altta yatan genetik, metabolik ve hormonal bozukluklar nedeniyle oluşmaktadır. Çocuk obez hastaların %10’luk kısmı bu şekildedir. Özellikle boy kısalığ ve gelişme gerilikleriyle beraber seyreder. Geriye kalan %90’lık kısım ise eksojen veya basit obezite dediğimiz durumdur. Altta yatan bir hastalık olmadan, alınan ve harcanan kalori dengesinin harcanan lehine bozulmasıyla oluşur. Artan obezite sıklığının en önemli nedenidir. Genetik yatkınlığın rolü vardır, örneğin anne-baba obezse çocuk %80 olasılıkla obez olmaktadır. Ama esas olarak çevresel faktörler ve beslenme yanlışlıkların en önemli nedenlerdir.
Çevresel faktör deyince özellikle çocukların daha sedanter yani daha sakin bir yaşam yaşamalarını kastediyoruz. Önceki yıllarda vakitlerinin önemli bir bölümünü sokakta oyun oynayarak geçiren çocuklar, teknolojik gelişmelerin artmasıyla, özellikle sosyoekonomik düzeyi yüksek ailelerde artık vakitlerinin önemli kısmını televizyon ve bilgisayar başında hareketsiz ve genelde abur cubur yiyerek geçirmektedir. Buna okulda ve ders çalışırken geçirirken geçirilen zamanları da eklersek çocuklarımızın artık ne kadar az kalori harcayarak yaşadıklarını anlayabiliriz.
Beslenme yanlışlıklarına gelecek olursak, buradaki yanlışlıklar daha çocuğun doğumundan sonra başlamaktadır. Anne sütünün yararı konusundaki kampanyalara rağmen toplumumuzun anne sütünün önemini hala yeterince anladığı kanaatinde değilim. Yapılan çalışmalar bebekliğinde anne sütü ile beslenen çocuklarda obezite sıklığının daha düşük olduğunu göstermektedir. Anne sütü mucizevi bir üründür ve içindeki beslenme faktörleri ve hormonlar anneden anneye bebeğin ihtiyacına göre farklılık gösterir. Bu nedenle ilk 6 ay sadece anne sütü ve mümkünde 2 yaşa kadar ek gıdalarla anne sütüne devam önermekteyiz. Erken başlanan mamalar, özellikle 1 yaşından sonra biberon kullanımı çocuklarda obeziteyi artırmaktadır.
Beslenme konusundaki diğer yanlışlıklar düzenli öğün almamak, gece yatmadan önce beslenmek, yüksek kalorili ve yağlı fast-food tarzı yiyeceklerin ve yüksek kalorili-gazlı içeceklerin fazlaca tüketmek olarak sayılabilir. Özellikle kahvaltı öğünlerin kralıdır ve güçlü bir kahvaltı daha sonra zararlı yiyecek alımını da azaltır. Çocukların öğünlerinde doğal besinlerin, sebze ve meyvenin azalması obezite sıklığını artırmaktadır.
Çocuklarda obezite tanısı vücut kütle indeksi dediğimiz, vücut ağırlığının boyun metrekaresine bölünmesi ile hesaplanan değerin yaş ve cinse göre normal değerlerle karşılaştırılması ile konur. Çocuklarda bu değer yaşa ve cinse göre değiştiğinden sabit bir değer yoktur.
Çocuklarda en sık ergenlik döneminde görülmekle beraber, son yıllarda 10 yaşından küçük çocuklarda da obezite sıklığında önemli bir artış saptanmaktadır. Özellikle ergen obezlerin önemli bir kısmı yetişkin olunca da obez olmaktadır. Obezitenin ergenlikte düzeleceği fikri tamamen yanlıştır.
Obezitenin en önemli komplikasyonu hipertansiyon, kan yağ değerlerinde yükseklik, karaciğerde yağlanma, insülin direnci ve diyabetle seyreden metabolik sendromdur. Bu bulgular tek tek veya beraber bulunabilir. Özellikle kalp hastalıkları açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. Yaptığımız çalışmalarda obezite şiddetinin de artmasına paralel çocuk obez hastaların %40’a yakının metabolik sendrom olduğunu saptadık. Bu çok ciddi bir orandır.
Obezitenin diğer komplikasyonları uyku apnesi dediğimiz uykuda nefes tutulması ve nefes almada zorluk, değişik kemik bozuklukları, erken ergenlik olarak sayılabilir.
Ailelerin öncelikle obez çocuk sağlıklı çocuktur algısından kurtulması ve obeziteyi bir hastalık olarak kabul etmesi gerekir. Obezite de zayıflık gibi endişe uyandırmalıdır. Polikliniklere obezite şikayetiile gelen çocuk sayısı oldukça azdır, genelde bu çocuklar başka bir nedenle başvurduklarında çocuk endokrin polikliniklerine yönledirilmektedirler.
Bunun yanında ailelerin çocuklarını sedanter yaşamdan mümkün olduğunca uzaklaştırmaları, düzenli spor yapmalarını sağlamaları gerekir. Televizyon bilgisayar başında geçirilen süreler sınırlandırılmalıdır.
Beslenme konusunda ise öğünlere dikkat edilmeli, az ve sık beslenme sağlanmalı, fast-food türü yiyecekler ve yüksek kalorili içeceklerden mümkün olduğunca çocukların uzak durmaları sağlanmalıdır. Yiyecekle cezalandırma veya ödüllendirme yapılmamalıdır.
Obezitede en önemli nokta obezite oluşmadan önlemler almaktadır. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının başlattıkları kantin yasakları obezite ile mücadelede son derece önemlidir ve biz de dernek olarak desteklemekteyiz. Ancak yasakların daha da genişletilmesi, yüksek kalorili hazır yiyecek ve içecekleri de kapsaması gerektiği düşüncesindeyim. Ayrıca özellikle tam gün eğitim yapılan kurumlarda ücretsiz yemek çıkarılmasının da obezitenin önlenmesinde önemli bir basamak olacaktır diye düşünüyorum.
Obezite tedavisi uzun soluklu olmalıdır ve aile ve hekimin çok yakın iletişimini gerektirir. Öncelikle çocuğun hormonal ve genetik hastalıklar, obezite komplikasyonları yönünden incelenmesi gerekir. Eğer bunlar normalse tedaviye başlanır. Tedavinin ana basamaklarını diyet ve egzersiz oluşturur. Çocuklar büyüme çağında olduklarından çok sıkı diyetler vermiyoruz, alması gereken kalorinin %20-30’nu veriyoruz.
Ayrıca egzersiz programı uyguluyoruz. İlk 6 ayda kilosunun %10’nunu vermesini hedefliyoruz. Sonra tedaviye 1 yıla kadar devam ediliyor. Bu arada yaşam stili ve yeme alışkanlıklarının da değiştirilmesi çok öneml. Yoksa verilen kilolar bir süre sonra geri alınabilir. İlaç tedavisi ve cerrahi tedaviler çok şiddetli ve hayatı tehdit eden durumlarda veya metabolik sendrom gibi durumlar söz konusu ise uygulanıyor.
Prof. Dr. Bumin N. Dündar
Adalet mh. 1596 Sokak No:2 Hitay Plaza Kat:11 Bayraklı / IZMIR
Bilgi ve randevu için: 0.232 260 09 09
Önemli not: Bilgilendirme amaçlıdır…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir