TIP DERNEKLERİ İLE İLGİLİ BİR DURUM DEĞERLENDİRMESİ
Şüphesiz dernekler sosyal yaşamımızın önemli ve ayrılmaz bir parçası. Toplumsal ve mesleki dayanışmanın önemli uzantıları. Devletin elinin uzanmasında zorlandığı pek çok alan, dernekler aracılığı ile dolduruluyor. Kim ne derse desin, mesleki örgütler diyebileceğimiz tıpla ilgili dernekler de çok önemli bir işlevi gerçekleştiriyorlar. Neredeyse tıp biliminin tüm dalları ve alt dallarının bir derneği, hatta bazılarının birden fazla derneği bulunmakta. Tıp dernekleri üyelerine yönelik yaptıkları eğitim amaçlı bilimsel kongre ve sempozyumların yanında, üyelerine ve hastalarına yönelik birçok faaliyetin gerçekleştirilmesi yönünde önemli hizmetlerde bulunuyorlar. Örneğin benim de yönetim kurulunda yer aldığım Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği; Türkiye’de olmayan acil kullanımı gerektiren ilaçların kliniklere ücretsiz dağıtımı, diyabet eğitiminin önemli bir parçası olan diyabet kamplarının desteklenmesi, okulda diyabet programı gibi Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarının desteklediği önemli maddi boyutu olan projelerin organizasyonunun yapılması, bilimsel projelere destek, ulusal ve uluslar arası düzeyde bilimsel dergiler ve kitaplar çıkarılması, yurt dışı bursu, yurt dışı yayınlara parasal destek gibi birçok önemli faaliyeti gerçekleştirmekte. Sosyal katkılarımız da oldu, olmakta. Son olarak Van Depreminde mağdur olan meslektaşlarımıza prefabrik konut bağışladık. Baktığımız zaman, bunların resmi makamlarca bu kadar kolaylıkla yapılması zor görülüyor.
Tıp derneklerinde bütün bu hizmetleri gerçekleştirmek için ciddi boyutlarda maddi imkanlar gerekiyor. Maddi imkanlar olmadan derneklerin bunları yapması zor. Bu maddi imkanların en önemli kaynağı ise ilaç firmalarının desteği ile gerçekleşen tıp kongreleri. İlaç firmaları sadece kongre desteği yapmıyor, aynı zamanda bağışlarla derneklerin diğer faaliyetlerinde de önemli destek sağlıyorlar.
Tabii burada derneklerle ilaç firmalarının ilişkisi sorgulanabilir. Bu ne kadar doğru bir ilişkidir, ne kadar menfaate dayalıdır? Açıkçası ilaç endüstrisi menfaati olmayan bir alanda bu büyük paraları harcamaz. Burada fayda zarar dengesinin çok iyi sorgulanması gerekmektedir. Ancak şunu söyleyebiliriz ki; özellikle yurt dışı kaynaklı firmaların Türkiye’de elde ettikleri kazançların en azından bir kısmı, dernekler aracılığı ile yine Türkiye’de iyi işlerde kullanılmaktadır. İlaç firması-dernek ilişkisi, daha etik olmayan ilaç firması-şahıs ilişkisini minimize etmektedir. Bu nedenle mümkün olduğunca etik temellere dayandırılarak, ilaç firmaları-tıp dernekleri ilişkisinin kesilmemesi gerektiği inancındayım. Yoksa tıp derneklerinin faaliyetlerini yürütmesi neredeyse imkansız hale gelebilir. Bu da çok ciddi sorunlara yol açacaktır.
Derneklerde yanlışlıklar olmuyor mu, elbette oluyor. Her kurumda olabilecek yanlışlıkların, derneklerde de olması mümkün. Özellikle ehil olmayan, kötü niyetli yöneticilerin, geniş maddi imkanları, şahsi çıkarları için kullanmaları her zaman mümkün, örneklerine de rastlıyoruz. Burada denetim mekanizmalarının bu sorunları çözmeleri gerekiyor. Bu, dernekler kanun ve yönetmeliklerinde belirtilmiş zaten. Yanlışlıkları olan kurumları yok etmek yerine, düzeltmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan tıp derneklerinin de kendilerine çeki-düzen vermeleri, maddi imkanlarını çok yerinde projelere aktarmaları, özellikle kongre ve toplantılardaki lüks yarışından vazgeçmeleri gerektiği inancındayım. Bazı tıp derneklerinin çok ciddi boyutlarda maddi birikimlere sahip oldukları bir gerçek. Tıp dernekleri güçlerini birleştirmelidir. Artık ilaç firmalarının eskiden elde ettikleri büyük kazançlar yok. Ayrıca ilaç firmaları dernek ilişkilerine ciddi yaptırımlar gelmekte ve daha da gelebilir. Dolayısıyla tıp derneklerimiz yakın bir zamanda bu kadar rahat maddi imkanları bulamaz hale gelebilirler. Baktığımızda yurt dışı derneklerinin bu konulara çok dikkat ettiklerini görüyoruz. Çok geniş imkanları olan Avrupa Çocuk Endokrin Derneğinde bunu bizzat yaşadım ve yaşıyoruz. Örneğin asistanlığımda bu derneğin yurt dışındaki kış okuluna uçakla gittiğim için bana oldukça eleştirisel bakılmış ve biletimin tamamı karşılanmamıştı. Rusya’dan 48 saat tren yolculuğu ile gelen Rus arkadaşı örnek göstermişlerdi. Yine yurt dışı kongrelerde lüksün, bizim kongrelere göre ne kadar az olduğuna bütün meslektaşlarımız şahittir. Hiçbir yurt dışı kongrede; verilen ciddi kayıt paralarına rağmen şaşalı açılışlar ve gala yemekleri göremezsiniz. Halbuki yurt dışı tıp derneklerinin de en önemli gelir kaynaklar ilaç firmaları, ve bizim derneklerle kıyaslanmayacak ölçülerde. Ancak yurt dışındaki dernekler imkanlarını daha akılcı, daha eğitime ve projelere dönük yatırımlara harcıyorlar.
Son söz olarak değerli meslektaşlarıma, aklımızı başımıza alalım diyorum, artık Türkiye’de birçok şey değişiyor, hiçbir şey eskisi gibi değil. Ayağını yorganına göre uzatmanın vakti geldi de geçiyor bile.
Prof. Dr. Bumin N. Dündar