SAĞLIKTA BÜYÜK İŞLER
Birkaç haftadan beri medya gündemimizde yine sağlık haberleri önemli bir yer tutuyor. Ama bu sefer olumlu yönde. Türkiye’de ilk , dünyada ise sayılı operasyonlardan birini gerçekleştirerek bir hastaya yüz nakli yapan Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan ve ekibi hepimizi gururlandırdı. Hemen ardından Hacettepe grubu, Doç. Dr. Serdar Nasır öncülüğünde ikinci yüz naklini ve dünyada ilk kez yapılan 4 uzuv naklini gerçekleştirdi ve yine hepimizin gururu oldu. Diğer haber ise belki ilk ikisi kadar medyada yer almadı, ama bence yine de çok önemli. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. A. Kemal Topaloğlu ve ekibi insanda ergenlik sürecinin başlamasını engelleyen yeni bir gen bozukluğunu dünyada ilk kez saptadılar ve bunu dünyanın en saygın bilimsel dergilerinden birinde yayınlayarak duyurdular.
Her üç hekim arkadaşımızı da en samimi duygularımızla tebrik ediyoruz. Bence Türk insanının gözündeki hekimlik imajına ve tıp bilimine yaptıkları olumlu katkılar nedeniyle, her üç meslektaşımız da ödüllendirilmelidir.
Hacettepe’de operasyonu yapan Doç. Dr. Serdar Nasır arkadaşımızla bir süre SDÜ’de beraber çalıştığımız için ayrıca gururlandık. O dönemlerin şartlarında yaşadığı sıkıntılara da şahit olmuştuk. Kendisi sadece hekimliği ile değil, çalışkanlığı, beyefendi ve mütevazi kişiliği ile de en örnek alınacak meslektaşlarımızdan biriydi. Çalışkanlığının ve azminin zaferini doyasıya tatmasını temenni ediyoruz. Keşke kendisine gerekli olanaklar sunulsaydı da, zamanında SDU’de bu başarılı operasyonları yapabilseydi.
Prof. Dr. Ömer Özkan’la ise birebir tanışıklığımız yok. Ancak kendisi bir yakınımızın operasyonunu gerçekleştirmişti. Kendisini yakından tanıyanlar Ömer hocamızın da son derece beyefendi, aşırı çalışkan ve deontolojik bir kişiliğe sahip olduğunu söylüyorlar. Ömer Hocanın, çalışkan insanların sonunda mutlaka istedikleri sonucu alacaklarını gösteren en iyi örneklerden biri olduğu kanısındayım. Ancak kendisinin de Serdar arkadaşımız gibi bazı sıkıntılı dönemlerden geçtiği konusunda duyumlara sahibim.
Prof. Dr. A. Kemal Topaloğlu; arkadaşımız, abimiz. Diğer iki meslektaşımız gibi inanılmaz beyefendi ve mütevazi bir kişiliğe sahip. Hikaye aynı, benzer sıkıntıları o da yaşadı, ama çalışkanlığının meyvelerini toplamaya başladı bile. Eğer puberteyi başlatan geni bulursa Nobel ödülünün en önemli adaylarından biri olacak.
Gördüğünüz gibi her üç hekim de birçok ortak özellik taşıyor. Üçü de belki birkaç dakikalık haberle sunulan bu operasyonlar ve çalışmalar için yıllarını verdiler, birçok olumsuzlukla mücadele ettiler, ama kendi özel hayatlarından taviz vererek hep çok çalıştılar. Eminim şu anda birçok hekim ve akademisyen arkadaşımız benzer sıkıntıları yaşadı ve yaşamakta. Geçmiş dönemlerde gerekli ortamı bulamayan birçok akademisyen arkadaşımız ne yazık ki ülkemizi terk etti, çalışmalarına yurt dışında devam ediyor. Gerekli şartlar sağlandığında dünyayı sallayacak işler yapacak birçok bilim insanının ülkemizde var olduğuna inanıyoruz. Kıskançlıkları bir tarafa bırakıp, insanları küçük işler ve küçük şeylerle uğraştırmayıp, önlerini açtığınızda Türkiye’de daha neler yapılır tahmin bile edemiyoruz.
Gelin küçük işlerle uğraşmayı, basit kıskançlıkları bırakalım. Dedikodularla geçireceğimiz zamanı daha güzel işler yaparken harcayalım. Hak edene hak ettiği değeri verelim. Makam ve mevkilerin geçici ve birer hizmet aracı olduğunu bir kez daha idrak edelim. Bilim insanlarını inanç, dil, düşünce vb konularla sınıflamayalım, yargılamayalım ve dışlamayalım, onlara hak ettikleri maddi ve manevi değerleri verelim. İyi ve büyük işler yapan herkesi kucaklayalım. Saygı, sevgi, affedicilik, liyakat ve adalet en önemli erdemlerimiz olsun. Kin, nefret ve kıskaçlık bizlerden uzak dursun. Gençlerimize büyük insan olmanın yolunu açalım. Eğer bunları tam manasıyla gerçekleştirebilirsek, göreceksiniz Türk bilim insanları inanılmaz başarılara imza atacaklardır. Belki bazı kimseler zaten bunlar yapılıyor diyecektir. Sözümüz bunlara dikkat eden büyüklerimize, belli kişiye, gruba, zümreye değil, bunları ihmal eden herkesedir. İnsanlar özeleştiri yaparlarsa mutlaka eksik yanlarını göreceklerdir.
Her zaman tarihte 16 devlet kurduğumuz için öğünürüz, unutulmamalıdır ki millet olarak yok olan devlet sayımız da kurulanlardan az değildir. Bu saydıklarımıza dikkat edilen dönemlerde devletlerimizin altın çağlarını yaşadıklarını görürüz, ancak bu erdemlerden uzaklaşılan dönemler ise devletlerimizin çöküşü ile sonuçlanmıştır. Kurumlarımızı ve ülkemizi daha ileriye götürmek istiyorsak küçük işlerin değil, büyük işlerin insanı olmak zorundayız.
Prof. Dr. Bumin DÜNDAR
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Endokrinoloji Kliniği