ETİK ve AHLAKİ DEĞERLER

Etik terimi Yunanca ethos yani “töre” sözcüğünden türemiştir. Etik kelime anlamı olarak töre bilimi demektir. Doğruyla yanlışı, haklı ile haksızı, iyiyle kötüyü, adil ile adil olmayanı ayırt etmek ve doğru, haklı, iyi ve adil olduğuna inanılan şeyleri yapmaktır.

Türkçede etik sözcüğü ahlak sözcüğü ile eş anlamlı olarak da kullanılır. Ahlak; toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulundukları davranış biçimleri ve kurallarıdır.

Etik ve ahlaki değerler genellikle yazılı olmayan kuralları içerirler. Bir kısmı dinsel öğeler içermektedir, bir kısmı ise toplum hayatının getirdiği tarihsel tecrübelerden oluşturulmuşlardır. Hak ve hukuk temelinde, özünde insan ve toplumun mutluluğunu hedef alan evrensel kurallar manzumesini oluştururlar. Her toplum ve mesleki grup için bazı farklılıklar içermekle beraber, genellikle benzerdirler. Kişisel kaprislerle insanları hak etmedikleri muamelelere tabi tutmak, elindeki gücü kişisel menfaatlerine alet etmek, meslektaşlarının başarısızlığı için çalışmak, kendi menfaati için haksız yere meslektaşlarını karalamak, sırf reklam amaçlı mesleği ile ilgili konularda yanlış bilgiler vermek (örneğin tıpta yanlış tedaviler uygulamak), insanları küçük düşürme amaçlı davranışlarda bulunmak, insanlar hakkında yanlış bilgiler yaymak, özünün sözünün bir olmaması vb davranışlar etik ve ahlak dışı davranış şekilleridir.

Aslında önem verilir ve uygulanırsa bireyleri ve toplumu mutlu edecek etik ve ahlaki değerlere insanoğlu nedense sıklıkla uyum göstermez ve bu kurallara karşı aksi yönde davranışlar sergiler. Peki insanoğlunu buna iten sebepler nelerdir?

Birçok sebep olmakla beraber, en önemlileri olarak aşırı hırs, kıskançlık, bilgisizlik, makam ve mevkilerin insanda hissettirdiği sınırsız güç duygusu sayılabilir.

Balzac, “hırs ve tamahın başladığı noktada saf duygular sona erer” diyor. Aşırı hırs ve kıskançlık bizi saf duygulardan uzaklaştıran, doğruları yapmaktan alıkoyan en önemli etkenler. Örneğin hekimlik mesleğinde son yıllarda karşılaştığımız “Holywood Sendromu” denilen ünlü olma isteği, her zaman ben daha iyiyim duygusunda olma, sürekli meslektaşlarını eleştirme ve beğenmeme durumları hem mesleğimizi rencide ediyor, hem de toplumumuzun hekimlik mesleği hakkındaki düşüncelerini olumsuz yönde etkiliyor ve sağlık konularında yanlış bilgilendirilmesine neden oluyor. Hekimler arasındaki olumlu ilişkileri de zedeliyor.

“Bu dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış” lafını hepimiz biliriz. Ama ne yazık ki geçmişe dair binlerce örnek olmasına rağmen, iyi örnekler olsa da, birçok insanın eline iktidarı ve gücü alınca ahlaki ve etik değerlerden hemen uzaklaştığını görürüz. Pek çok kişide alçak gönüllülük ve mütevaziliğin bir anda kaybolduğuna, insanlara tepeden bakılır bir hale gelindiğine şahit oluruz. İşte bu yüzden makam ve mevkiler insanların gerçek yüzlerini gösteren en önemli aynalardır. İnsanlık tarihinde pek çok örneği olduğu gibi, yakın tarihimizde de kendilerine verilen iktidar ve gücün bir hizmet aracı olduğunu unutarak, iktidar ve gücün kendilerinden hiç gitmeyeceğine inanarak; etik, ahlaki ve insani değerlerden, haktan, hukuktan ve adaletten uzaklaşan, adeta canavarlaşan, liyakatten nasibini almamış yönetici konumunda birçok örnek şahsiyete toplum olarak tanık olduk. Ama bu tür kişiler ne yazık ki büyük ve değerli insan olamadılar, ne kadar ulvi gayelerle hareket ettiklerine inansalar da, toplumumuzca hoş karşılanmadılar ve hep kötü anılıyorlar ve anılmaya da devam edecekler.

Büyük ve değerli insan olmak için etik ve ahlaki değerlere önem vermek zorundayız. Tarihimize iz bırakmış büyük ve değerli insanların yaşamlarını örnek almalıyız. Küçük işlerle uğraşanlar, gereksiz hırs ve kıskançlıklarla hareket edenler, geçici makam ve mevkilerin büyüsüne kapılıp fildişi kulelerinden inemeyenler mutlaka sonunda kaybedenlerdir. Başkalarının bizi takdir etmesini istiyorsak, biz de başkalarını taktir etmeyi öğrenmeliyiz. Eğer kalıcı başarılar istiyorsak etrafımızda sürekli bizi göklere çıkaran ve her yaptığımızı alkışlayanlar değil, bizi uyaran, bize acı da olsa doğruları söyleyen, yeri geldiğinde eleştiren kişilere daha fazla yer vermek zorundayız.
Bu vesile ile daha önce yazdığımız “Büyük insan notu”nu sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Prof. Dr. Bumin N. DÜNDAR

Büyük insanlar
Her zaman ve her mekanda büyük düşünenlerdir
Büyük hedeflerin vizyonlu ve misyonlu insanlarıdırlar
İleri görüşlü , gelişmeye ve yeniliklere açık
Bağnazlığa, gericiliğe ve taassuba kapalıdırlar
Zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı
Nefret ettirici değil müjdeleyicidirler
Her an ve mekanda önderdirler
Paylaşmak ve fikir almak onlar için önemlidir
Üretenle, çalışanla, işinin ehliyle kavga etmezler
Asla küçük işlerin büyük adamı değildirler
Hayata hep olumlu ve umutla bakarlar
Çözümsüzlük, umutsuzluk ve olumsuzluk onlara uzaktır
En umutsuz anlarda en umutlu onlardır
En çaresiz durumlarda çare onlardadır
Liyakat, ehliyet, doğruluk, dürüstlük önemli kavramlardır onlar için
Kıskançlık, riyakarlık ve kindarlık onlara yabancıdır
Kendi başarısı arkadaşlarının başarısı
Arkadaşlarının başarısı onların gururu ve sevincidir
Kompleksli değillerdir çünkü
Makam, mevki ve ünvanları ne olursa olsun
İşini en iyi yapmaya çalışanlardır
Hep çok çalışkanlardır
Makam ve mevkiler sadece ama sadece hizmet aracıdır onlar için
Kendine değil halka ve ülkeye hizmet
Sevgi ve saygı kendiliğinden oluşur onlara
Mert, dürüst, samimi, güvenli, zeki ve mütevazi
Kısaca adam gibi adam güzel insanlardır onlar
Onların da hataları, zaafları, kusurları ve eksiklikleri olabilir
Ama yaptıkları işler ve bıraktıkları eserler tüm bunların önündedir
Sadece hayattayken değil
Öldükten sonra da aramızda yaşayanlardır
Hayattayken belki değerleri çok iyi bilinmez
Ancak bu dünyada yokken bile
Hep sevgiyle, saygıyla ve de eserleriyle anılıyorsa bazı insanlar
Bilin ki onlar büyük, önemli ve değerli insanlardır

BND

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir